Sevgili anne-baba adayları,
Henüz doğmamış bebeğinizin sağlığı, gebelik döneminde sizleri en çok düşündüren konulardan biridir. Ancak günümüzde gelişen tıbbi teknoloji, gebeliğin ilk haftalarından itibaren fetusun detaylı görüntüsünü saptayabilmekte ve gelişimini takip edecek birçok yöntem önermektedir. Bugün birçok modern sağlık kliniğinde olduğu gibi merkezimizde de dünyanın benimsediği standartlarda gebelik takip programları mevcuttur. Böylelikle bebeğin, gebeliğin belli dönemlerinde kontrolü ile özellikle doğuştan ortaya çıkabilecek kalıtsal dediğimiz zihinsel ve bedensel özürler tanınabilir.
Genetik danışmanlık
Anne- baba adayları, bebeklerinin genetik açıdan sağlıklı olduğunu mümkün olan en erken dönemde öğrenmek ister. Genetik açıdan takip edilmesi gereken gebeliklerde, öncelikle çiftin sahip olduğu risklerin belirlenmesi, hangi dönemlerde hangi testlerin yapılması gerektiği ve bunların sonuçlarıyla ilgili bilgilein verildiği bir uzman görüşmesi planlanmalıdır(genetik danışmanlık). Bu görüşme sonucunda çift, kendine ve bebeğine ait bir genetik izlem planına sahip olur. Böyle bir planlama, çifti psikolojik olarak da rahatlakmaktadır.
Doğmamış bebekte genetik analiz ne zaman gerekir
Yenidoğanların yaklaşık %4’ü genetik ve genetik olmayan anormalliklerle dünyaya gelmektedir. Genetik hastalıkların ve bu hastalıkların ilişkili kromozom anomolllerinin tedavisi yoktur. Ancak doğum öncesi tanısı mmümkündür. Yaklaşık olarak her 160 yenidoğandan birinde kromozom anomolleri görülülr. Her gebelikte genetik tarama yapmak gerekmez. Bilimsel çalışmalar sonunda günümüzde kabul edilen standartlara göre genetik açıdan riskil olarak kabul edilen gebeliklerde kromozom ya da gen analizi önerilmektedir. Yapıllan takiplerde fetus gelişimi normal görülen, 35 yaştan küçük anne adaylarında genetik analizi önerilmektedir. Gebelik öncesi genetik analiz kararı, bir uzman önerisi ile alınmalı ve gerekiyorsa çiftlere işlem öncesi genetik danışmanlık verilmelidir. Unutulmamalıdır ki tüm genetik işlemlerde olduğu gibi son karar ailenindir. Ancak, aile bu karar öncesi mutlaka doğru ve yeterli bilgi ile aydınlatılmalıdır.
Genetik açıdan riskili gebelikler:
– 35 yaştan büyük anne adayları
– Tekrar eden düşleri olan çiftler
– Daha önceki gebeliğinde, bebekte anomali saptanan çiftler
– Genetik hastalık taşıyan çoçuğu olan çiftler
– Gebelik süresince yapılan ultrasonografi izleniminde anomali saptanması
– Birinci ya da ikinci tarama testlerinde risk artışının saptanması
– Ailesinde kalıtsal bir hastalık olan çiftler
Yukarıdaki özelliklerden birine sahip çiftlerin, kendi genetik risklerinin ve bebeklerine bunu geçirme olasılıklarının belirlenmesi ve kendilerine uygun bir genetik izlem planı için genetik danışmanlık alanları önerilmektedir.
Prenatal tanı endikasyonları
Kromozom nedir
Kromozomlar, hücrelerimizde genetik bilgiyi yani genlerimizi taşıyan yapılardır. Genlerimiz bizim dış görünüşümüzü, büyüme ve gelişmemizi belirler. Normal olarak her hücremizde, 46 kromozom bulunur. Çocuklarımız 23 kromozomlu babadan sperm ile diğer 23 kromozomu anneden yumurta ile alır. Yumurtada anormal sayıda kromozoma sahip olma riski, yaş ilerledikçe artar.
Kromozomal bozukluklar
Kromozomal bozukluklar canlı doğumların yaklaşık %0.5 ‘inde görülmektedir. İleri anne yaşı Prenatal sitogenetik tanıda en sık görülen endikasyondur. Kromozomal bozukluklar he yaşta annenin çoçuklarında görülmekle birlikte, özellikle 35 yaşından sonra trizomik(bir kromozomdan üç adet bulunması) çocuk görülme sıklığı bilinmeyen neden ya da nedenlerle artmaktadır. Bu nedenle Prenatal tanı, doğumda 35 yaş ve üzerinde olacak bütün kadınlara önerilmelidir. Bu yaş sınırı değişebilmekte ve Prenatal tanı bazı genç anne adaylarına da uygulanmaktadır. Tarama testleri sonucunda artmış bir Down Sendrom’lu (Trizomik 21) ya da Trizomik 18’li fetus taşıma riski ortaya çıkan kadınlarda amniosentez önerilmektedir
Önceki çocukta Kromozomal bozukluklar görülmesi de Prenatal tanı için bir endikasyondur. Eğer çift daha önceden canlı olarak doğmuş Down Sendrom’lu bir çocuğa sahip ve anne doğumda 30 yaşın altında ise bu çiftin tekrar trizomili bir çocuk sahibi olma olasılığı %1’e yükselmiştir. Eğer anne doğumda 30 yaşın üstünde ise bu risk, ileri anne yaşı riskiyle aynı olacaktır.
Tekrarlayan spontan düşükler, kromozomal bir bozukluğa işaret edebilir. Erken spontan düşüklerin %50’sinde fetusta kromozomal bozukluklar görülmektedir. Tekrarlayan spontan düşükler Prenatal tanı ve ebeveynlerdeki kromozomal yapının incelenmesi için de bir endikasyon olmaktadır.
Anne yaşına bağlı olarak kromozomal bozukluk riski
Mendel kalıtımlı genetik hastalıklar
İki ebeveynin de resesif (çekinik) olarak katılan aynı genetik hastalığın taşıyıcı olduğu (daha önceden hastalıklı bir çocuk sahibi olmuş ya da taşıyıcılık açısından taranmış) ve hastalığın Prenatal tanısının mümkün olduğu durumlarda koryonik villus biyopsisi ya da amniosentez önerilmektedir. Kistik fibröz, orak hücreli anemi ve huntington gibi birçok genetik hastalık Prenatal olarak teşhis edilebilmektedir. Mendel kalıtılımıyla aktarılan genetik hastalıkların tümü Prenatal tanı ile teşhis edilememekte fakat tanısı konabilen hastalıkların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Yüksek riskli hastalar için amniosentez, koryonik villus biyopsisi, fetal kan veya deri biyopsisi ya da ultrason ile tanı konabilmektedir.
Orak hücreli anemi gibi bazı spesifik genetik hastalıklar için belirli etnik ve coğrafi popülasyonlar, taşıyıcılık açısından Prenatal testlerle taranabilir. Yeni doğanların taranması sayesinde de belirli metabolik hastalıkların taşıyıcısı olan çiftler bulunabilmektedir. Otozomal dominant ya da X e bağlı resesif hastalıkları taşıyan diğer çiftler için aile hikâyesinden yararlanılmaktadır. Çiftin fiziksel muayenesi de Mendel kalıtımlı bir hastalığın bulunmasına yardımcı olabilir.
Doğmamış bebekte genetik analiz nasıl yapılır
Anne ve babasından alınan örneklere bakarak bebeğin kendi genetik yapısı belirlenemez çünkü bebek,anne ve babasından aldığı bir kısım genetik özelliklerin yeniden düzenlenmesiyle oluşan genetik açıdan farklı bir bireydir.Genetik analiz için gerekli olan fetus dokusuna ulaşmak küçük de olsa dışarıdan müdahaleyi gerektirmektedir.Testin yapılması gereken durumlarda,uygun gebelik haftalarında anne karnından ya da doğum kanalından bebeğe ait hücrelerin bulunduğu amniyon sıvısı,koryonik villus biyopsisi ya da fetal kan alınarak genetik analizler yapılmaktadır.Bu işlemler sırasında herhangi bir anestezik ya da ağrı kesici ilaç kullanılması gerekmez.İşlem sonrasında kabaca binde birle yüzde bir arasında bebek kaybı ya da diğer(enfeksiyon gibi) işleme bağlı komplikasyonlar görülebilmektedir. Gebelik haftalarına göre birkaç farklı yolla bebeğe zarar vermeden gerekli materyale ulaşmak mümkündür.
Koriyon villus biyopsisi
Gebeliğin 10–12.haftalarında ultrason yardımıyla plasentanın bebeğe ait kısmından örnek alınmasıdır. Bu yöntem, erken gebelik haftasında fetusun genetik yapısının belirlenmesini sağlamaktadır.
Amniosentez
Klasik olarak gebeliğin 16- 18. haftaları arasında gebelik kesesinden amniyon sıvısının bir kısmının alınmasıdır. Bu sıvının içinde bulunan bebeğe ait hücreler birden fazla test için kullanılabilmektedir.
Fetal kordon kanından analiz
Bu yöntem amniosentez için geç kalındığı ileri gebelik haftalarında, olası bir genetik tanı konmasında ya da kan hastalıklarının belirlenmesinde kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin dışında ileri ve özellikli tanılar için gerekli fetal deri biyopsisi, fetal karaciğer biyopsisi gibi farklı yöntemler de mevcuttur.
Preimplantasyon gebelik tanı (PGT)
PGT son 10 yıldır uygulanan bir genetik analiz yöntemidir. Bu yöntemle genetik açıdan riskli çiftlerin embriyoları henüz gebelik oluşmadan incelenerek sağlıklı ve hasta olanlar seçilebilir. Böylelikle sadece normal embriyoların anneye transferiyle sağlıklı gebelikler elde edilebilmektedir.
Bebeğin genetik yapısı hakkında öğrenebileceklerimiz
Prenatal tanı dediğimiz doğum öncesi genetik analizlerde bebeğin risk altında olduğunu düşündüğümüz anomaliler araştırılmaktadır. Örneğin Down Sendromu riski bulunan bir bebekte kromozom analizi yapılarak bebeğin sahip olduğu kromozom sayısı ve yapıları incelenmektedir. Normalde 46 kromozoma sahip olması gereken bir bebekte örneğin 21.kromozoma sahip olması gereken bir bebekte örneğin 21.kromozom, bir anneden bir babadan gelen iki örnek yerine bir fazla sayıda görülmekteyse (üç tane 21.kromozom) ciddi zekâ geriliği ve bedensel özgürlere sebep olabilen Dow Sendromu ortaya çıkmaktadır.
Hayati tehdit oluşturabileceğini bildiğimiz tek gen hastalıkları için, örneğin ailesinde Akdeniz Anemisi taşıyıcılığı olan bir fetusta beta globin gen analizi ile bebeğin hasta olup olmadığı anlaşılabilmektedir. Ülkemizde hayatı tehdit altında bırakılabilecek, ciddi zeka ya da gelişim geriliği yapmayan bir hastalık için fetusu genetik olarak incelemek etik ve yasal değildir. Teknik olarak da fetustan alınacak bir örnekten tüm genetik yapının ve karşılaşılabilecek tüm genetik hastalıkların belirlenmesi bugün için mümkün değildir. Aynı şekilde düşük oranlı mozaisizm (farklı genetik yapıdaki en az 2 hücre dizisinin bir arada olması) ve ancak özel teknikle ve boyamalarla gösterebilen mikrodelasyon ya da duplikasyonlar bu testlerle analiz edilemez.
Yeni gelişmeler
Mikroarray Taraması
Gelişen teknolojinin genetik bilimi ile etkileşiminin bir ürünü olan ‘Mikroarray’ teknolojisi sayesinde tek bir deneyde 100’den fazla genetik hastalık analiz edilebilmektedir. VKV Amerikan Hastanesi Genetik Hastalıklar Tanı Merkezi anne adayları ve çiftlere gerekli durumlarda Mikroarray teknolojisi hizmetini sunmaktadır.